top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıBahar Özen

Var Olma Mücadelemiz

Güncelleme tarihi: 6 Mar 2019

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Türkiye’de ilk kez 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başladı. Bugünün amacı, kadınların toplum içerisinde, siyasette, bilimde, sanatta ve iş hayatında elde ettiği başarıları kutlamak olmalıyken; 2019 yılında hala cinsiyet eşitsizliğini vurgulamakla, kadına şiddeti protesto etmekle savaşımızı veriyoruz. Neden mi?


Birleşmiş Milletler tarafından yapılan bir araştırmada, dünyadaki işlerin %66’sının kadınlar tarafından yapıldığı belirtilmiş. Buna karşın, yine aynı çalışmaya göre, kadınlar dünyadaki toplam gelirin sadece %10’una ve dünyadaki mal varlığının (sıkı durun) yalnızca %1’ine sahip... (1)


Rakamlar gerçekleri yüzümüze vurmaya devam ediyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2018 Cinsiyet Eşitliği Raporu’na göz atalım. Türkiye, kadın – erkek eşitliği konusunda 149 ülke arasında bilin bakalım kaçıncı sırada yer alıyor? 130. Hiç şaşırtmayan sonuç ise İzlanda, Norveç ve İsveç’in listenin başında yer alması. (2)


Ülkemizde bu tip çalışmalar yapılıyor elbette. Örneğin 2014 yılında (daha güncelini bulamadım, varsa yazın inceleyelim) Aile ve Sosyal Çalışmalar Bakanlığı’nın yayınladığı bildirgede, kadınların en az üçte birinin fiziksel ve/veya cinsel şiddete maruz kaldığı belirtilmiş. Daha üzücü olanı ise, sadece yüzde 11’inin bunu resmi kurumlara bildirmiş olması...(3)


Karamsar değilim ama olanı da inkar etmek mümkün değil. Var olma mücadelemizde elimizden geleni yapmamız gerekiyor ve bunun için öncelikli olan şey kadın dayanışması. Ne yazık ki bu konuda sınıfta kaldığımızı düşünüyorum ve sizi Instagram hesaplarınızda takip ettiğiniz herhangi bir kadın influencerın paylaştığı bir fotoğrafa ve altına yapılan yorumlara bakmaya davet ediyorum. Kırıcı ve hakaretlere varan yorumları yapanların profillerine girin. Kadının kadına yaptığı bu tip saldırılar işin en basit örneği aslında... Herkesi beğenmek zorunda değiliz, hatta yaptıkları işi küçümsüyor ya da giydiği kıyafetleri yakıştırmıyor da olabiliriz; ama bu durum bize, karşı tarafa yazılı veya sözlü saldırıda bulunma hakkı tanımıyor. Hiç tanımadığımız, özel hayatında ne gibi zorluklar yaşadığını bilmediğimiz birinin motivasyonunu düşürmek, o günkü ruh halini olumsuz etkilemek bize ne kazandırabilir?



Sesimizi daha gür çıkaralım. Çevremizde olup bitenlere sessiz kalmayalım. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” felsefesinden olabildiğince uzaklaşalım. Size yaklaşık on sene önce başımdan geçen bir olayı anlatayım. Ankara’ya ailemi ziyarete gittiğim bir dönemdi. Toplu taşıma aracına binmiş eve gitmeye çalışıyordum ve otobüste oturacak yer yoktu. Hamile olduğu her halinden belli, ayakta durmakta çok zorluk çeken bir kadınla yan yanaydım ve daha fazla bu yobazlığa sessiz kalamadım. Hemen hizamızda oturan genç bir adama (adam kelimesini cinsiyet belirtmek için yazıyorum) kadının hamile olduğunu gördüğü halde neden yer vermediğini sordum. Sorarken ses tonumu biraz yükselttim çünkü belki sağda solda oturanlardan biri yer verebilir diye düşündüm. Adamın tek yaptığı ayağa kalkıp beni uçururcasına itmek ve apar topar otobüsten inmek oldu. Yaşadığım şoku size anlatamam. Olduğum yerden şoför koltuğuna uçmuştum! Üstelik bir kişi bile adama ne kadar ilkelce davrandığını söyleme tenezzülünde bulunmadı. Çünkü bizim toplumumuzda bir adamın bir kadını itip kakması normalleştirilmiş. Yazarken bile o travmayı yaşıyorum. Ne yaşadığımı kavrayamadan kaçarcasına giden adam hakkında ne yazık ki bir işlem yapamadım. O kadın boş koltuğa oturamadı üstelik. Beni ayağa kaldırmaya çalışırken, başka bir “adam” koltuk kapmaca oynarmışçasına öne atılıp oturdu. Ne kadar utanç verici.

Bu olay, her gün şiddet gören ya da tacize uğrayan kadınlara kıyasla çok sıradan bir örnek; ama yurt dışında eğitim görmüş, ailesi tarafından pamuklara sarılmış, kültürel seviyesi yüksek insanlarla kuşatılmış biri bile olsan, şiddete her an maruz kalabiliyorsun. (Önemli: Şiddet gören kadınlar Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunabilir, İl ve İlçe Sosyal Hizmetler Müdürlükleri, belediyelerin kadın dayanışma merkezleri ve kadın örgütlenmelerinden yardım isteyebilir veya Alo 183’ü arayabilirler.)


Başka bir örnek: Çalıştığımız yerde aynı işi yapıyorduk, aynı deneyimlere ve benzer profile sahiptik. İş arkadaşım erkek olduğu için maaş konusunda da benden öndeydi tabi. Üçün beşin hesabını yapmayayım diyorum ama üç beş gibi bir fark değildi. Bu sadece bizim ülkemiz için geçerli değil, dünyada durum böyle. Konuya ilişkin olarak Dünya Ekonomi Forumu yüreklerimize su serpti neyse ki! Kadınla erkeğin maaşı 118 yıl sonra eşit olabilecekmiş...


Sanata gönül vermiş biri olarak, toplumsal olaylara ürettiklerimle farkındalık yaratmaya çalışıyorum. Cinsiyet eşitsizliğine dikkat çeken markalar, etkinlikler, o güne özel yürütülen tüm çalışmalar için kendi adıma teşekkürlerimi sunuyorum. Dilerim sesimiz daha gür çıkar; kısa zamanda hak ettiğimiz şartlar altında yaşama hakkına sahip oluruz.


#bizvarız ve iyi ki kadınız.





Kaynak:

1. http://www.unicef.org.tr/basinmerkezidetay.aspx?id=2180&dil=en&d=1

2. The Global Gender Gap Report, 2018.

3. http://www.hips.hacettepe.edu.tr/ozetraporturkceweb.pdf

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page