top of page
Ara

Durup bekleyenler hep kaybetti

Güncelleme tarihi: 15 May 2018

Şu an ne yapmak istiyorsun? Tam olarak olmak istediğin yerde misin? Yaşamından memnun musun? Çevrendeki insanlar gerçekten sana iyi geliyor mu? Bu gibi milyon tane soruyu peş peşe sorabilirim. Önemli olan cevap vermekten korktuğun ve hatta sesli olarak bile söyleyemediğin gerçekler. Kaç yaşında olduğunun pek bir önemi yok. 20’li yaşların başında da olabilirsin, 40'ların ortasında da... Mühim olan tek bir şey var: AN. Geçmişte vermiş olduğun kararlar seni üzmüş olabilir, büyük hayal kırıklıkları yaşamış olabilirsin, belki buna da şükür diyerek yaşantını sahiplenmiş ve hayatın getirdiklerini kabullenerek yoluna güçlü bir şekilde devam etmiş olabilirsin. Ama eğer içinde küçük bir "keşke..." kırıntısı varsa bunu şu an tam da burada yok etmeye hazırlan. Bu hayat bilim adamlarının yaptığı son çalışmalar doğrultusunda, 125 yaşına kadar bile ömür biçse, sana yine de çok kısa gelecek. Şu an hayatının sonlanacağını hayal edip “daha yapacaklarım vardı!” demeyecek tek bir insan düşünemiyorum. Yapmak istediklerini daha ne kadar erteleyeceksin? Bir dakika sonramızın bile garantisi yokken sen nasıl "5 yıl içinde şunları yapacağım, 10 yıl içinde kendimi şurada görüyorum" diyebiliyorsun? Zaman en büyük düşman ve hep aleyhimize işliyor. Bunu yaş ilerledikçe insan kavrıyor. 17 yaşımda böyle düşüncelerim yoktu hiç, hatta bir an önce yetişkin olup işimde gücümde olmayı, kendi hayatımı kendi olanaklarımla sağlamayı hayal ederdim. Yıllar hemen geçsin isterdim, herkes gibi... Şimdi 30'lu yaşlara merdiven dayamışken zamanın çok insafsız davrandığını fark ediyorum. Eski resimlerine bakıp içi burkulan bir ben olamam. O yüzden bu kadar melankoli yeter diyorum ve seni hemen aksiyon almaya davet ediyorum:) Yakın bir arkadaşım beni "sen tam bir aksiyon insanısın. Bir şeyi düşündüğünde sonuçlarını hesaplamakla vakit kaybetmeden, "ne yapabilirim"i düşünüyorsun" demişti. Bu kendimle ilgili duyduğum en özetleyici sözdü. Kimileri beni bu huyumdan dolayı yargılayabilir ama bu belki de en sevdiğim özelliğim. Sonuçların ne hali varsa görsün. Bir şeyi gerçekten yapabileceğine inanıyorsan yaparsın. Niyet et ve bu uğurda üstüne düşüne yap. Ne az ne çok, kendini hırpalamadan yap. Bazı fedakarlıklar yapman gerekebilir. Böyle bir durumda kendine şunu hatırlat: "Bunu yapmayı hayal ettim, bu yola kendim için girdim. Bu yüzden bu fedakarlığı yaparak hedefime biraz daha yaklaşmış oluyorum." Bu motivasyon seni olduğun yerden çok daha uzaklara taşıyacak. Beklediğin yerden kilometrelerce uzakta duran hayaline milim milim bile olsa yaklaşmış olacaksın. Bir gün gerçekten hayaline ulaşırsan kendinle gurur duyabilirsin. Yolun sonunu planlamadan, hesap yapmadan bir yolculuğa çıkmışsın gibi düşün. Aracın var, benzin deposu dolu, radyoda sevdiğin şarkı çalıyor, hava mis gibi... Oraya vardığında "geç mi olur, yolda lastik mi patlar, radyo ya çekmezse?" gibi bahaneler üretmek yerine yolun tadını çıkarmaya bak. Çevrende gördüğün güzelliklerin keyfine var. Bu düşünceler seni zaten öyle güzel oyalayacak ki vardığın zaman istersen keyfince dinlen ki bunu çoktan hak etmiş olursun, istersen yepyeni bir rota belirle ve yeni yolculuklarla kendini keşfet ama bekleme modundan bir an önce çık. Zaman geçiyor, durup bekleyenler hep kaybetti, Sen kendi rotanla kendi yolunda ilerle. O yol mutlaka bir yere çıkar. Bırak kim ne derse desin;)

İpsiz Terzi Atölyesinden

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page